Eski adı ile bilinen Kondoskalion Osmanlı’dan günümüze Kumkapı olarak anılmaktadır. Suriçi Tarihi yarımadanın göbeğinde bulunan Kumkapı semti tarihte Krallıklara, İmparatorluklara, Padişahlıklara Merkezi anlamda ev sahipliği yapmış olan bölgenin hemen yanıbaşında bulunan bir Balıkçı köyüdür. Fatih Sultan Mehmet Han’ın Konstantinopolisi Fethi sonrası Bursa’da Hovagim Episkoposa vermiş olduğu sözü tutar, 1453 Fetih sonrasında 1461 yılında Bursa’dan getirttiği Ermenileri Suriçinin muhtelif kapı çevrelerine yerleştirirken Kumkapı, Yenikapı ve Samatyakapıya önem verir, söz verdiği gibi Episkopos Hovagimi de Cemaati olan Ermenilerin başına Patrik ilan eder ve Samatyakapıda inşa edilen Patrikhane’ye yerleşir. 180 yıl aradan sonra 1641 yılında Patrikhane Kumkapıya şimdiki bulunan yerine nakledilir. Süreç içerisinde İstanbul’un başına bela olan yangınlardan Patrikhane ve Çevresi de nasibini alarak birkaç kez eski yerine git geller yaşar. Yazımın başında Kumkapının bir Balıkçı köyü olduğundan bahsetmiş olsam da tarihte yaşananlar Kumkapıya ayrı bir değer katmıştır, neydi o değerler dersek, mesela yine balıkçılığa bağlı Merametçilik. Meramet sanatı genelde her sahil bölgelerinde yaşanan bir konu olsa da Kumkapının Namlı Reislerinin eşleri, kızları babalarının eşlerinin işlerine katkı sağlamak için onlar denizdeyken kadınlar da ellerindeki ağların onarımı ile Merametçilik ile meşgul olurlardı. Bunun yanı sıra Kumkapı semtinde özellikle Kumkapı Dışında bulunan Arapzade Ahmet sokak ve çevre sokaklarda yazma basılırdı genelde her evin alt katı yazma atölyesiydi o yıllar, sokağa girdiğinizde o tempolu ses kulağınıza gelir neredeyse o tak tuku tak tak, taka tuka da tak tak sesleriyle sokakta oynamaya başlardınız. Ayrıca 18. Yüzyıl sonları ve 19. Yüzyıl başları semtimizde bir Halıcılık devri yaşanmıştı, Halıcılık deyip geçmeyin Osmanlı’da o yıllar Kumkapı Halıları Ermeni Ustaların ellerinden özellikle Zareh Penyamin, Agop Kapuciyan ve Tosunyan ustaların motifleri, semtin Ermeni kadınlarının elleri ile dokunan halılar günümüzde Dünya genelinde değer görmektedir, özellikle Sotheby’s müzayedelerinde çok yüksek rakamlara alıcı bulmaktadır. Kumkapı Halıları koleksiyonerleri arasında Lizbon’da Gülbenkyan ilk sırayı alırken ülkemizde ise Arkas Holding sahibi Lucyen Arkas ikinci sırayı almaktadır kısaca anlatmak gerekirse her ikisi de Kumkapı Halıları konusunda önemli bir koleksiyona sahiplerdir. Yine Kumkapımızda önem arzeden bir eğitim süreci yaşanmıştır Osmanlı döneminde. Kumkapı’da 1882 yılında inşa edilen Saint Jeanne d’Arc ve Gedikpaşada 1883 yılında inşa edilen l’Assomption Fransız kolejleri ve sonrasında yine Gedikpaşada inşa edilen Amerikan koleji ile semtin çocuklarına hizmet vermekteydi. Ayrıca yine Gedikpaşa tarihte bir ilki yaşamıştır, Gedikpaşada kurulan çadır tiyatrosu ile Güllü Agop, Agop Vartovyan tarafından ilk Türkçe oyun sahnelenmiştir ve yıllar sonra yine aynı yerde Gazanfer Özcan & Gönül Ülkü Tiyatrosu yer almış, üst kısmında Azak yazlık ve arka sokağında Azak kışlık sinemaları ile semt sakinlerine hizmet vermişlerdir ve dolayısı ile yokuş Tiyatro caddesi olarak bilinirken halk dilinde Azak yokuşu olarak da anılır. Konu sinemadan açılmışken Kumkapı ve çevresinde yaz aylarında sekiz yazlık sinema bulunurdu, malum o yıllar sinema kültürü her evin olmazsa olmazıydı, çekirdeğini minderini alan sinemaların yolunu tutardı akşam saatleri. Kumkapı ve çevresinde Rum ve Ermeni Doktorlar semt hastalarına şifa dağıtırlardı. Kumkapı ve çevresinde yaşanan komşu ilişkileri birçok semte nazaran daha bir başkaydı Kültürel yaşam nedeni ile çünkü aynı evde Rum’u, Ermeni’si ve Türk’ü ile mutlu mesut yaşanırdı ayrım gözetmeden, özellikle Bayramlarımız çok neşeli geçerdi, semtimizde bulunan Cinci Meydanı Bayram günleri panayır yeri gibi olurdu, dönme dolaplar, sirk çadırları, cambazlar, ya o faytonlar Aksaray’dan Kadırgaya gider gelir çocukları eğlendirirdi. Şeker ve Kurban Bayramlarında temiz pak giyinir komşularımıza bayramlaşmaya gider, komşularımızın çocukları ile Paskalyada elimize aldığımız kandille birlikte gezer bahşiş toplar ve birlikte yumurta tokuşur eğlenirdik. Semtimizin Derneklerinin yanı sıra Amatör küme spor takımları vardı hafta sonları genel anlamda onlarla geçerdi ve tabi yaz ayları Kumkapı Halkının plaj keyfi ya Menekşe Haylayf plajı veya otobüslere binilir Marmara Ereğli’sinin yolu tutulurdu, günümüzde arabayla git git bitmeyen 100km yol o yıllar nasıl geçerdi bilemiyorum.. Uzun lafın kısası Kumkapı anlatılmaz yaşanır.
