Doğma büyüme kendimi Samatyalı sayıyorum. Aslında Kayseri doğumluyum, birkaç aylıkken gelmişiz İstanbul’a.
Özellikle Samatya’ya yerleşmişiz çünkü diğer akrabalarım da buradaymış. Ailemin burayı seçmesinin en büyük nedeni okuldu. Burada bir Ermeni okulu var, babamın ilk lafı şu oldu: “Çocuklarım Ermeni Okulu’nda okusun, Ermeniceyi öğrensin istiyorum.” Çünkü onlar Kayseri’de bu imkanı bulamamışlar. Dedem bildiği halde öğretememişti. Bu yüzden babamın en çok arzu ettiği şey, bizim burada Ermeniceyi öğrenmemizdi. Dolayısıyla biz lise sona kadar okuduk ve çok güzel öğrendik. Okullar bizim için burada kalmanın sebebiydi.
Kilisemiz de burada, özel günleri kutlamak, bir arada olmak çok güzel. Ailemiz buraya yerleşmiş, düşünemedik başka yere gitmeyi, istemedik. Öyle bir ihtiyaç hissetmedik. İnsan niye ayrılır bir yerden?
Samatya, eski Samatya çok güzel. Büyük evlerin, aslında konakvari evlerin olduğu güzel bir sokaktı oturduğumuz sokak. Tanışıklığımız olan Kayseri’den gelenlerle, bizim büyük konakvari dediğimiz evin bir odasını kiralamıştık mesela biz. O bir odada, hemen hemen 5-6 yıl, tek bir odada anne, baba, iki çocuk… Biz o odada yaşadık. Dediğim gibi kocaman, konak gibi bir ev olduğu için oda oda kiraya verilirdi ama büyük de bir hol vardı her katta. Yani birlikte bir yaşam söz konusuydu orada.
Aynı mutfağı kullanıyorduk, aynı tuvaleti kullanıyorduk, evin bahçesi oyun alanımızdı. Aynı şekilde sokağımız da oyun alanımızdı. Bu ev duruyor ama aynısı değil tabii ki, yerine apartman yapıldı. Bahçemizden yol geçti hatta yeni bir yol açıldı sokağın yarısından. Gelişim, değişim her zaman olan şeyler ama keşke evler öyle eski haliyle kalabilseydi. Bir şeyi paylaşmak, sevgiyi paylaşmak, yemeğini paylaşmak, sevincini paylaşmak, bunların hepsi insanları daha da yakınlaştırıyor birbirine…
*Samatya’nın Portreleri: Samatya’da yaşayan 5 kişinin yer aldığı bir video portre serisidir. Alikev Genç Sanatçı Fonu ile çekilmiş, yapımcılığını Zeynep Tunç, yönetmenliğini Sevde Tunç, yardımcı yönetmenliğini ise Ayşe Aydın üstlenmiştir.
