40 senedir bu işi yapıyorum. Çıraklıktan girdim bu işe, hâlâ devam ediyorum.
Ustamız çok öğretici bir insandı, gerçekten esirgemedi bir şeyi bizden. Ne varsa, püf noktalarının hepsini öğretti. Daha sonra farklı ustalarla da çalıştım. Tabii belli bir sene sonra, kendim dükkan açtım.
Bizim yaptığımız kakmacılık mesleğinin dalı çoktur. Farklı bir meslek dalı gibi gözüküyor ama çok fazla kolu var. Geçmişte de Samatya’da, bu meslekten sanatkârların olduğunu biliyoruz. Ustaların ve çok kaliteli insanların yetiştiğini biliyoruz. Yani herkes Samatya’da, Yozgat’tan gelmişler ve hâlâ oradayız, hiçbir yere gitmemişiz. Çok az kısmımız yurtdışına gitmiş. Geri kalanlar olarak burada yaşıyoruz hepimiz.
Yani aşağı yukarı 70 sene olmuş, dedelerimin Yozgat’tan İstanbul Samatya’ya gelişi… O günden bugüne değin de buradayız.
Çok farklı renkler bir arada yaşadığı için Samatya’nın kültürü farklıydı. Yani Rum vatandaşların, Ermeni vatandaşların, Müslüman vatandaşların bir arada yaşadığı bir semt olmasından dolayı, büyük bir değeri vardı Samatya’nın. Dostluk içinde yaşadıkları için oranın kültür seviyesi daha farklıydı, kültürel yönü farklıydı. O yüzden özel bir yerdi, yani Samatya belki Fatih içinde en özel yerlerden biriydi. Kültürel çoğunluğu olduğu için farklı dinlerin bir arada olup da problem yaşanmadığı bir yerdi.
Bence Samatya kardeşliğin, dostluğun, birlikteliğin yeridir.
Sadece dostluk değil, kardeş gibiydik. Kesinlikle kimse kimsenin inanışına, ırkına karışmaz, lafı bile olmazdı. Öyle bir gençlik yaşadık biz. Bilmezdik, “o Kürt’müş, bu Alevi’ymiş, bu Ermeni’ymiş…” Kesinlikle yoktu. O dönemin en güzel şeylerinden biriydi, gerçekten ayrım olmaması. İşte çocukluk arkadaşlarım, gençlik arkadaşlarım… Herkes aynıydı, ayrı da olsa aynıydı. Bu çok önemli. Hiçbir söylem yoktu, hep insanlık, kardeşlik…
Yani o yüzden unutamıyorum. Çok güzel bir gençliğimiz vardı bizim. Farkında olmasanız da siz bağlısınız bir iple Samatya’ya, kopamıyorsunuz. O güzellikleri yaşadıktan sonra değişse de insanlar, anıları kalıyor geriye…

Eski bir tanıdığınızın evi yıkılmış mesela, başka bir ev yapılsa da yerine, oradan geçtiğinizde o iki katlı cumbalı evi hatırlıyorsunuz. “Burada” diyorsunuz, “Şu oturuyordu”, “Şu kapıda oturuyorduk, su vermişti bana,” diyorsunuz. Aklınıza geliyor. Unutmak mümkün değil. Yani, güzellikleri hiçbir insan unutmaz zaten…
*Samatya’nın Portreleri: Samatya’da yaşayan 5 kişinin yer aldığı bir video portre serisidir. Alikev Genç Sanatçı Fonu ile çekilmiş, yapımcılığını Zeynep Tunç, yönetmenliğini Sevde Tunç, yardımcı yönetmenliğini ise Ayşe Aydın üstlenmiştir.
