
Fotoğraf:Clemene Kargopoulo, İstanbul Üniversitesi Kütüphane ve Dokümantasyon Daire Başkanlığı Yıldız Fotoğraf Albümleri
Şimdilerde sahil yolunun Yenikapı’dan Bakırköy’e giden istikametinde sadece bir durak gibi kalan Samatya, 1950’lilerde İstanbul’un en şirin sahil beldesinin yanı sıra İstanbul’un en eski semtidir. Bu küçük balıkçı kasabası, öyledir ki mazisi Bizans ve Osmanlı zamanına kadar dayanıyor olması, o dönem tarihin izlerini oluşturmaya başlamış, bugün ise o derin tarihini bize tüm cömertliğiyle sunmaya devam etmiştir. Semt sakinlerini Ermeniler, Rumlar, Yahudiler ve Türkler oluşturmuş yıllarca. Dönemin çetrefilliğini düşünürsek, uzun yıllar beraber yaşamış olmanın getirdiği kültürel yaklaşım, bu yaklaşımın getirdiği bağların iç içe geçerek günümüze aktardıkları birçok değeri görebiliriz.
Tarihi Yarımada veya Fatih, İstanbul ilinin merkez ilçesidir. 7 tepeli İstanbul’un 7 tepesi de Tarihi Yarımada’da yer almaktadır. 47 semtten oluşmaktadır. Samatya da Fatih’e bağlı bir semttir. Günümüzde yanlış kullanımlara sebebiyet vermemek adına 15,62 km²’lik büyük bir alanı kapsayan bölgenin semt isimleri ile anılması, Tarihi Yarımada’nın semt hikayelerini korumak adına atılmış önemli bir adım olacaktır. Samatya’da tarihe meydan okuyan yapılar günümüze kadar gelmiş, İstanbul’da ayakta kalan en eski dini yapılar semt sınırları içerisinde bulunmaktadır. Bunlardan bir tanesi, Doğu Roma Dönemi’nde inşa edilen Studios Manastırı yani İmrahor Camisi’dir.
Studios Manastırı’nda 700 keşiş yaşadığı ve o dönemin en büyük teoloji merkezi olduğu bilinenler arasında yerini alırken, manastırı önemli kılan kuşkusuz burada hazırlanan el yazmalarıdır. İmrahor Camisi’nin dışında, Ağa Hamamı, Surp Kevork Ermeni Kilisesi, Ayios Minas Kilisesi, Surp Anarad Higutyun Kilisesi, Mirza Baba Tekkesi gibi daha birçok tarihi yapılar da ardı sıra sıralanmaktadır. Küçük bir balıkçı semti olan Samatya, o zamanlarda Madam Eleni’nin yapmış olduğu kıyafetleri ve Bedros Usta’nın hazırladığı mezelerle nam salmış, dar sokakları ve ahşap evleri, nostalji kokan sokakları, sıra sıra balıkçıları ve küçücük meydanıyla yapımcıların da dikkatini çekmiştir.
1998 yılında başrollerini Türkan Şoray ve Şener Şen’in paylaştığı ‘İkinci Bahar’ dizisi ile tekrar gündeme gelir Samatya. Ardından, yönetmenliğini Yavuz Turgul’un yaptığı, başrollerini ise Şener Şen, Meltem Cumbul ve Timuçin Esen’in oynadığı, uluslararası platformda en iyi film, senaryo, müzik gibi birçok dalda ödüle boğulan ‘Gönül Yarası’ filmiyle hikayeye can veren ve gerçek hayatta ise benzer aşk hikayelerinden çokça söz ettiren bir yer olarak, ruhuyla filme can katan Samatya, adından tekrar söz ettiriyor. Samatya’ya can veren Nuri Bilge Ceylan’ın çokça ödül alan filmi ‘Üç Maymun’u da unutmamak gerek. 2011 yılında, o dönemde ABD Başkan Yardımcısı olan Joe Biden ve 2012 yılında Uma Thurman’ın da uğradığı Samatya adı tekrar manşetlere taşınır.
Tüm bu dizilerin ve filmlerin çekildiği, eski cumbalı ahşap evlerin bulunduğu, denize beyaz donlarla giren güzel çocukların semti Samatya‘nın, bir diğer tarihsel zenginliği kuşkusuz, Türkiye’nin ilk yüzme ve kürek sporu kulüplerinden biri olan Deniz Spor Kulübü (1953)’nün burada yer almasıydı. O zamanlar halkın büyük bir kısmının denizi aktif olarak kullanıp kayık sefalarının yapıldığı, yokuş aşağı bu semtte, tren istasyonu, lokantaları, balıkçıları, Türk filmi çekilesi kenar mahalleleri, kilise ve ezan sesinin hâkim olduğu bu kültürel harmoni, aslında kapılarını hiç bilinmedik hikayelere de açıyor. Bu küçük balıkçı kasabasını en cazip ve avantajlı hale getiren ise, Celal Bayar’ın oğlu Refii Bayar tarafından kurulan ‘Deniz Spor Kulübü (1953)’ semti kültürel, sosyolojik ve sportif olarak zenginleştirmiş ve kulübün Samatya’ya katkıları, benim de günümüz şartlarında ‘deniz-tekne-insan’ üçlemesini geliştirmeye odaklanan bir dizi çalışmalara sürüklemiştir.
1960’lı yıllarda birçok yarışmalara katılıp başarılar kazanmış su sporlarında önemli başarı hikayeleri oluşturmayı başarmıştır. Bu çalışmalarından bir kesit sunacak olursak, sizlerle 1957-1960 yıllarında yarışma için gidilen ‘Galatasaray Adası’nda çekilmiş 2 adet fotoğraf paylaşmak istiyorum. Kürek ve yüzme takımı bir arada.


Öyle ki, kaynaklara göre ilk millî kürekçilerimizden biri de bu kulüpten çıkmıştır. Kısıtlı kaynaklara dayanarak ulaşabildiğim 1955 yılında Genel Kurul’a sunulan Denizcilik Faaliyet Raporu’nda Kürek Şubesi ile ilgili kısımda geçen Refii Spor kardeş Kulübü’ne teşekkürlerini iletmişler. Kaynak araştırmasında edindiğim bilgiye göre, 1935 yılında Samatya Demirspor Kulübü’nün de adı geçmektedir. 1942’den günümüze, ‘Küçük Paris’in işletmeciliğini yapan Sadi ve Süleyman Tezer kardeşler, Deniz Spor Kulübü’ndeki ilk yarışların en diri şahitleridir.
1960‘lı yıllarda Samatya’da yaz ayları süresince, özellikle de akşam saatlerinde hemen hemen bütün sahil boyu ‘kayık sefası’ yapan çiftlerle ailelerle dolup taşarken, ‘Deniz Spor Kulübü’nün de yüzme-kürek-yelken sporuna hâkim olup birçok geleneksel oyunları halkın da katılımıyla karnaval havasında sunması, Samatya’yı Samatya yapan en önemli özelliklerden biriydi. 6-7 Eylül olaylarından sonra göç alan bir semt olmuş, kıyı yapılaşmasının gitgide artması, sahillerin yol güzergahı olarak kullanılması, insanı denizden denizi insandan koparırcasına yapılan 22 kilometrelik sahil şeridi, Samatya’yı unutulmaya yüz tutmuş hale getirmiştir.


Sirkeci’den Bakırköy’e kadar uzanan bu sahil şeridinin önemli bir kesimi bakir kalmıştır. Bu konumunu hâlen sürdürüyor olmasına rağmen, yoğun turizm baskısı, kıyı yapılaşması, bakir kıyılara yeni yolların açılması gibi nedenlerle kıyılarımız tehdit altındadır. 72 yıl önce insanların sahip olduğu bu duygusal bağı, coşkuyu günümüzde yakındığımız ilgisizliği olumlu yönde etkileyecek örnek bir projeydi, 2018’de tekrar kurulan Samatya Deniz Spor Kulübü. O da tıpkı diğer yapılaşmalar gibi denizcileşmenin zor olduğu bir takım bürokratik ve maddi kayıplar neticesinde faaliyetlerini sürdüremedi. Ancak 2017’de temellerini attığı, önce dernekleşip sonra kulüpleşerek kısa zamanda İstanbul’un karşı kıyısından bile öğrenci çektiği ve yoğun ilgiyle karşılaştığı o dönemde, Samatya’da neler olduğuna dair ikinci yazı dizisinde buluşalım.
Gökçe Şentürk Kimdir?
15.06.1986 tarihinde Bandırma’da doğmuştur. Profesyonel spor hayatına ilkokul döneminde başlamış, tüm spor dallarının temelini oluşturan Cimnastik ve Yüzme branşlarını profesyonel olarak yapmıştır. Bu alt yapının temelini oluşturarak, spor hayatına Yüzme ve Yelken branşlarıyla devam etmiştir. Akademik eğitimini Yüzme ve Yelken üzerine yoğunlaştırmış, Hareket ve Antrenman Bilimi doğrultusunda Nöroloji Ana Bilim Dalında hareketin beyinde öğrenmeye yönelik etkilerini araştırmış ve Türkiye’de bu alanda gerçekleştirilen ilk bilimsel ödülü kazanmıştır. Türkiye genelinde 16 yıl boyunca çeşitli Spor Kulüpleri ve özel Denizcilik firmalarında Yüzme ve Yelken branşlarında Antrenörlük ve Eğitmenlik tecrübeleri bulunmaktadır. Üniversite takımları ve özel tekne sınıflarında yarışarak başarılarını sürdürmüştür. Profesyonel Denizcilik Seyir Bilgi ve tecrübesi; İstanbul Boğazı, İzmit Körfezi, İstanbul Adaları, Marmara Adaları, Datça Yarımadası (Hisarönü Körfezi), Marmaris, ve Çeşme Yarımadası gibi deniz bölgelerinde eğitmenlik, yarış ve offshore eğitimleri üzerinedir. Ayrıca, TV ve medya projelerinde sportif performansa yönelik şovlarda yer almış ve son olarak 2019 yılında TV8’de yayınlanan ‘Fit Hayaller’ programında Spor Eğitmeni olarak görev almıştır. Mesleki çalışma alanları; Yüzme ve Yelken branşlarında eğitmenlik, Denizcilik sektöründe Yat Kaptanı olarak devam etmektedir.
